Nedİr?

Derin'in dünyaya gelmesi ile patlayan babalık hormonlarının neticesi. Yıllardır kurulan yazarlık hayallerinin denemesi. Hayatın mottosu. "Tibetdiyarı " ve "Yazaşkı" bloglarına nazire.Eğlence.Sevgi.Aşk.Bilgi.Yeşilköy'den Hale,Jale ve de Lale!(Galba Bakırköy'dü?)

YASAL UYARI!

Bu blogdaki yazıların çoğu şahsıma aittir. Her ne kadar mülkiyetçi görünmesem de, fikirlerimin başkaları tarafından çalınıp, babalarının malı gibi kullanılmasını istemem. Sırf bu yüzden gül gibi şiirlerimi yayınlayamıyorum. Büyüyünce yazar olup kitap yapacam bunları.Kopyalayanı yakalarsam kızarım. Her türlü yasal yola ve çirkefe başvururum!Biline...

Şiirlerin ve yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

16 Mart 2009 Pazartesi

BATAKLIK BÜLBÜLÜ


06.09.2005/Salı

Akşam yemek sonrası. Bunalım Abla erkenden yattı. Ana da oğlanı yıkıyor. Ben de TV karşısında her erkeğin yaptığını yapıyorum. ........ yaymış zaplıyorum. Fekat o da ne! Sinematürk ve film yeni başlıyor. Hale Soygazi, Kartal Tibet. Filmin adı infodan anında öğreniliyor:"Bataklık Bülbülü". Vay be! Ulen uzun zamandır Türk filmisi seyretmedim!" dolmuşu ile olaya girdim.
Herşey normal. Saf köylü kızı, mert jönprömiye,kötü adamlar,İstanbul,pavyon felan.Allahtan pavyon tecrübem var(Bu bölüm ayrıca işlenecektir!), olayı kavrayabiliyorum.İşte kız pavyona düşer,delikanlı kurtarır ama kötü adamlar işin peşini bırakmaz.Sonra da birileri öldürür,birileri de ölür.
Dediğim gibi herşey normal. Keyif alıyorum. Sonlarına doğru ana-oğul da olaya iştirak etti. Oğlan merakla seyrediyor. (Genlerinde var herifin! Arabesk piç!) Normal de filmin final sahnesi Cüneyt'in kol saati tadında! Kötü adam kız tarafından öldürülmüştür. Kartal kıza gelinlik çalar,giydirir. Sonra vapura binerler. Kameranın kadrajı Haydarpaşa İskelesi'ni kadrelemekte. Yöne bakılırsa Karaköy'den geliyor olmalılar. Ama o da ne! Bu sefer kadraj Kadıköy istikametinden Haydarpaşa'ya yaklaşıyor." Aman Allahım! İki gemi var galba. Çarpışacaklar!"... Neyse bu da o kadar önemli değil! Tadımızı bozmayalım. Tüm senaryo,kurgu,reji mükemmele yakınken detaylarda boğulmanın anlamı yok! " derken Haydarpaşa İskelesi'nde beklemekte olan polis alayının komseri(Toprağı bol olsun!Mübarek insan,aziz Nubar Terziyan!Valla dalga değil!Benim için hep tonton dede olmuştur!) amirine rapor vermektedir.
-- Amirim istihbarat doğruysa bu vapurdan inecekler!
......................................................................................
"Eeee? Ne var bunda?" kıvranmaları ve rahatsızlanmaları oldu gibime geliyor.
Peki senaryoyu tamamlayalım:
Nubar Dede siyah kuyruklu Chevrolet'nin sol arka kapısından içeriye eğilmiş.Elinde bej, çevirmeli bir ofis telefonu! Ve raporluyor!
Hala mı "Eee?"
Peki o zaman interaktif olalım ve bu soruya cevap verelim.
Yukarıda anlatılmakta olan filmin final senaryosunda yanlışlık var mıdır? Varsa nedir? Sebebini de açıkla!
a) Evet.Chevrolet kuyruklu ise arka kapısı olmaz. Arka kapısı varsa Rols Royce'tur.
b) Evet. Nubar Dede İstiklal Savaşı gazisidir. Kör ve dilsizdir. Raporlama yapamaz.
c) Hayır. Herşey normaldir.
d) Evet. 30-35 sene evvel İstanbul Emniyeti mobil karakol olarak Hyundai Accent kullanıyordu.
e) Evet. Resmi dairelerin ofis telefonları bej değil siyah olur.
f) Hayır. Türk Emniyeti Hazarefen'den bu yana araçlar da telsiz yerine telefon kullanmaktadır.
g) Evet. Prodüksiyonun parası yoktur ve telsiz alamamıştır.
h) Hayır. Herşey normal olabilir. Belki de ben bilmiyorum. Hakkatten o devirlerde polis arabalarının arkasında elle çevirerek şarj edilen sahra telsizleri kullanılıyordu.Olur mu olur! Ama nasıl olur? Biri açıklasın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder