Nedİr?

Derin'in dünyaya gelmesi ile patlayan babalık hormonlarının neticesi. Yıllardır kurulan yazarlık hayallerinin denemesi. Hayatın mottosu. "Tibetdiyarı " ve "Yazaşkı" bloglarına nazire.Eğlence.Sevgi.Aşk.Bilgi.Yeşilköy'den Hale,Jale ve de Lale!(Galba Bakırköy'dü?)

YASAL UYARI!

Bu blogdaki yazıların çoğu şahsıma aittir. Her ne kadar mülkiyetçi görünmesem de, fikirlerimin başkaları tarafından çalınıp, babalarının malı gibi kullanılmasını istemem. Sırf bu yüzden gül gibi şiirlerimi yayınlayamıyorum. Büyüyünce yazar olup kitap yapacam bunları.Kopyalayanı yakalarsam kızarım. Her türlü yasal yola ve çirkefe başvururum!Biline...

Şiirlerin ve yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

10 Ocak 2014 Cuma

"Kültürü sizden öğrenecek değiliz!" serisi-Makedonya 1

Tabii ki havalimanının adı Büyük İskender. Başkası olamazdı. Görevliler nazik,yardımcı ve güleryüzlü. Lakin kış sezonu olduğundan mıdır bilinmez, havalimanı şehir arasındaki Öz Vardar Seyahate ait otobüs servisi için 1,5 saate yakın beklemek zorunda kaldım. 20 euro yerine, 2,5 euroya gitmeye değer mi takdir siz yüce milletimin! Şehirde ilk dikkatimi çeken şey şu: Kiminle konuşsam İngilizce az çok anlıyor ve yardım ediyor. Booking.com dan ayarladığım şehrin göbeğindeki "Main Square Apartments-Public Room Anja" ya ulaşabilmek için ilk önce "Anja Guesthouse" a gitmek gerekiyor.Giriş işlemleri ise otelin altında yer alan "Anja Pizza" adlı restaurantda yapılıyor.Bu "Anja" varlıklı bir abla anlaşılan. Beni "Deniz" adında yarı Türk, yarı Arnavut 24 yaşında bir delikanlı Türkçe konuşarak karşıladı. Güleryüzlü. Kalacağım yere kadar götürdü. Valizlerime yardımcı olmaya pek hevesli değildi;iş başa düştü. Oda küçük. Yatak rahat;sıcak su ve internet var. Günlük kahvaltı dahil 45.-TL ye daha fazlasını beklemek ayıp olur.Yine de internet sitesinde fotoğraflarını gördüğüm oda bu değil. Yarın söyleneceğim. Deniz gel konuşuruz demişti. İki saat kestirdikten sonra yemeğe yine "Anja" ya gittim.Denizle muhabbet ettik. Bana şehri anlattı.Şehrin nüfusu birmilyona yakın,ülkenin nüfusu iki milyon civarı imiş.Gülüştük.İkinci büyük şehir Manastır dedi.Anında kolumdaki "Atatürk" imzasını gösterdim. Çok içten gülümsedi ve "Erdoğan yanlısı olmadığın belliydi zaten." dedi.Biraz da Türkiye'den ve Türklerden konuştuk.İngilizcesi Türkçesinden iyi. Kızartma kabak köftesi ve domuz etinden yapılma "ushtipci/sharska" adındaki köfte muhteşemdi.Porsyonlar inanılmaz büyük. Köftenin birini Deniz'e ikram etmeme rağmen zor bitirdim. Yanında iki adet "Skopsko" bira,portakal suyu(Deniz'e ikram), espresso ve grappa ile bahşiş dahil 10euro ödedim. Ucuz sanki! Yemek sonrası midemde zıplayan köfteleri çabuk sindirebilmek için ufak bir şehir turu attım. Fotoğraflardan da anlayacağınız üzere şehir merkezi heykel ve abide cenneti. Bu da ister istemez bu yazının başlığını aklıma getirdi. Hani bu kadar bizden olan bir şehir, bu kadar bizden farklı nasıl oluyor da oluyordu. Bu Ruslar büyük millet! Sabah kahvaltıda "baniçka" adlı bir börek var. Deniz "09:30 gibi gel, hazır olur." dedi.Kaçırmamalı. 09 Ocak 2014 - Üsküp Not:Sabah köfteler hala zıplıyordu.O kadar da muhteşem değilmiş galba!

1 yorum: